Koskoca bir yazı arkamızda bıraktık ve en güzel mevsimlerden birinin ilk günü bugün… Sonbahar.
Sonbahar kimilerine hüzün, kimilerine dökülen yapraklar ile bir burukluk, yazı ve sıcağı sevmeyenlere ise mutluluk verirken koskoca bir seneyi daha devirdiğimizin en güzel resmidir diyebiliriz. Sokağa çıktığınızda artık yem yeşil yaprakları değil sararmış ve yerlere düşmüş yaprakları görmeye başlayacaksınız. Boğucu nem ve sıcaklar yerini hafif rüzgarlar akşamları ise üşüten bir havaya bırakacak.
Bir yandan da bir melankolik hava alıp götürecek benliğinizi. Kendinizi çok mutlu hissederken bir anda yağmur başlayacak ve içinize bir sıkıntı oturmuş gibi olacak. Hep ayrılık mevsimini sembolize etti çünkü Eylül… Her düşen yaprak sanki kalpten kopup giden bir parça gibi gelecek çünkü mevsim sonbahar artık.
Bu kadar yoğun duyguları anlatan Eylül’ün Türk edebiyatındaki birçok şairinde kalemine konu olmuş tabiiki. Ama en güzeli ne diye sorarsanız bence Cemal Süreyya’nın Eylül’ü…
“Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.”
Cemal Süreyya
Bir cevap yazın